Beyin tümörleri her 100.000 kişinin yaklaşık 30-40’ında saptanmaktadır. Akciğer, Meme, Prostat tümörlerine oranla daha az görülmekle birlikte, tedavi edilmemeleri halinde kötü sonuçlar doğurabilmektedirler.
Her yaşta görülebilen beyin tümörleri, iyi ve kötü huylu olarak ikiye ayrılabilir. Beyin tümörleri cinslerine, bulundukları bölgelere, boyutlarına göre çok farklı şikayet ve semptoma neden olabilirler. Bunların başlıcaları:
Beyin tümörlerinin tedavisinde radyolojik tanı sonrası beş temel seçenek vardır. Bunlar tek başına veya art arda uygulanabilir.
Gelişen teknoloji sayesinde günümüzde beyin tümörlerinin tanı ve tedavisi, eskiye göre daha düşük risk ve yüksek başarı ile yapılabilmektedir.
Her beyin tümörünün aynı olmadığı, hepsinin tedavi gerektirmediğini ve çok riskli olmadığını aklınızda tutunuz ve doktorunuzdan ayrıntılı bilgi alana kadar olumsuz fikirlere kapılmayınız.
GLİAL TÜMÖRLER (ASTROSİTOMLAR)
Glial tümörler, beyindeki glial hücrelerden (astrosit) kaynaklanan geniş bir grup tümörü içerir. Beyin kaynaklı ikinci en sık görülen tümörlerdir.
Hemen her yaş ve bölgede görülmekle birlikte, 30-40 ve 60 üstü yaşlarda daha fazla karşılaşılır.
Baş ağrısı, nöbet (sara hastalarındaki bayılma, kasılma gibi), vücut bir yarısında uyuşma, güç kaybı, uyku hali, yavaşlama, davranış ve kişilik değişikliği, konuşma bozukluğu ile ortaya çıkabilirler.
Tanı için Manyetik Rezonans görüntüleme esastır.
Düşük ve Yüksek dereceli olarak kabaca ikiye ayrılabilirler. Son yıllardaki moleküler ve genetik araştırmalar, bu tümör tipinin hastadan hastaya farklı genetik özellikler içerdiğini ve hastaya özel tedavi yaklaşımları gerektirdiğini ortaya koymuştur.
Yüksek dereceli tümörler, daha hızlı büyüyen, erken müdahale edilmediği taktirde hayatı tehdit eden, tehlikeli tümörlerdir. Yüksek dereceli tümörlerde tekrarlama olasılığı yüksek olduğu için hastanın genel durumu ve tümörün boyut -yerleşimi uygunsa cerrahi sonrası radyoterapi (ışın tedavisi) ve kemoterapi (ilaç tedavisi) gerekmektedir. Cerrahi tedavide amaç hastanın klinik tablosunu bozmayacak şekilde maksimum tümör çıkartılmasıdır. Bunun başarıldığı hastalarda nüks oranı azalabilir ve nüks gelişme süresi artabilir.
Düşük dereceli tümörler uzun süre sessiz ve aynı boyutta kalabilir veya çok yavaş büyüyebilir. Bu tümörlerin çoğunluğunun yavaş da olsa büyümesi, beyinde kritik noktalara ilerlemesi, çok büyük boyutlara ulaşması ve kansere dönüşme olasılığının yüksek olması nedeniyle öncelikle cerrahi tedavi uygulanması gerekmektedir. Çok tehlikeli bölgede yerleşen, küçük tümörlerde daha nadiren biyopsi sonrası radyoterapi ve kemoterapi uygulanabilir.
Günümüzdeki İntraoperatif MR (ameliyat esnasında çekilebilen MR), nöronavigasyon (floresanlı ameliyat mikroskobu, ultrasonografi, gibi yüksek teknolojili cihazlar sayesinde bu tip tümörler eskiye oranla daha güvenli ve daha başarılı şekilde çıkartılmaktadır.
Ameliyat öncesi MR
Ameliyat sırasında MR ve ameliyat sonrası MR'da tümörün tamamen çıkartıldığı görülüyor.