UZMANLIK ALANLARI

Beyin Tümörleri

Beyin tümörleri her 100.000 kişinin yaklaşık 30-40’ında saptanmaktadır. Akciğer, Meme, Prostat tümörlerine oranla daha az görülmekle birlikte, tedavi edilmemeleri halinde kötü sonuçlar doğurabilmektedirler.

Her yaşta görülebilen beyin tümörleri, iyi ve kötü huylu olarak ikiye ayrılabilir. Beyin tümörleri cinslerine, bulundukları bölgelere, boyutlarına göre çok farklı şikayet ve semptoma neden olabilirler. Bunların başlıcaları:

  • Baş ağrısı
  • Baş dönmesi, dengesizlik
  • Uyku hali
  • Davranış ve kişilik değişiklikleri
  • Sara benzeri bayılma ve nöbet
  • Görme bozukluğu, gözde kayma, çift görme
  • Vücut sağ veya sol yarısında güç kaybı, uyuşma
  • Yüz felci
  • Ses kısıklığı-yutma güçlüğü
  • İşitme kaybı, kulakta çınlama
  • Dengesizlik
  • El ve ayaklarda büyüme, yüz hatlarında kabalaşma
  • Memelerden süt gelmesi
  • Adet düzensizliği gibi hormonal dengesizliklerdir

    Beyin tümörlerinin tanısında, hastanın şikayet ve bulguları değerlendirildikten sonra ihtiyaç duyulursa Bilgisayarlı Tomografi (BT) ve Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR) ile inceleme yapılır. Bu radyolojik incelemeler sonucunda beyin tümörü tanısı %90’ın üzerinde kesinlikle konabilir. Erken tanı tüm hastalıklarda olduğu gibi beyin tümörlerinde de çok değerlidir. Tümörün cinsinden emin olmak için mutlaka tümör dokusundan örnek alınması gerekmektedir. Örnek alınması, basit biyopsi veya doğrudan tümörün tamamının veya büyük bir kısmının çıkartılması ile sağlanır. Beyin içinde tehlikeli bölgelerde yerleşen küçük-orta boyutta tümörlerde özel yöntemlerle kapalı biyopsi (stereotaktik veya nöronavigasyonla biyopsi) öncelikle tercih edilebilir.

Beyin tümörlerinin tedavisinde radyolojik tanı sonrası beş temel seçenek vardır. Bunlar tek başına veya art arda uygulanabilir.

  1. Takip: Yavaş büyüdüğü veya büyümeyeceği düşünülen, önemli bir bulguya neden olmayan, çok küçük ve şüpheli lezyonlarda, hastanın genel durumunun tedaviye uygun olmadığı durumlarda tercih edilebilir
     
  2. Cerrahi Tedavi: Beyin tümörlerinin büyük kısmında uyguladığımız, tanı ve tedavideki en önemli araçtır. Hem doku örneği almak, hem tümöre bağlı bulguların giderilmesi hem de bazı tümör tiplerinde kesin tedavi için tercih edilir. Radyoterapi ve/veya kemoterapi gerektiren bazı tümör tiplerinde de, tedaviye yardımcı olur. Sadece biyopsi işlemi de cerrahi bir yöntemdir. Cerrahi tedavinin başarısı ve riski, hastanın yaşı, genel durumu, tümörün beyindeki yerleşimi, çevre dokularla ilişkisi, iyi veya kötü huylu olması gibi faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterir. 
     
  3. Radyoterapi: Bazı beyin tümörlerinde tümör gelişimini ve nüksünü engellemek için uygulanan ışın tedavisidir. Genellikle 10-30 gün arasında, kısa süreli günlük ışın uygulamalarıdır. Çoğunlukla cerrahi tedavi sonrası uygulanır.
     
  4. Radyocerrahi: Bazı küçük ve orta boyutlu, özellikle tehlikeli yerleşimdeki beyin tümörlerinde cerrahi gereksinimi ortadan kaldıran, 1-5 gün arasında uygulanan, radyasyonu tümöre odaklayarak, çevre dokuların aldığı radyasyon dozunu en aza indiren ışın tedavisi yöntemidir. Gamma Knife ve Cyberknife gibi cihazlarla uygulanır. Cerrahide tam çıkartılamayan bazı tümörlerde de etkilidir. Bu yöntemin, çok düşük riskle, yüksek başarı sağlaması tüm dünyada giderek artan şekilde tercih edilir hale getirmiştir.
     
  5. Kemoterapi: Daha çok tekrarlamaya yatkın, kötü huylu beyin tümörlerinde radyoterapi ile birlikte uygulanan ilaç tedavisidir. Beyin tümörlerinde uygulanan kemoterapinin, diğer organ tümörlerinde uygulanan kemoterapiye oranla daha az yan etkiye neden olup, daha kolay tolere edilebildiği söylenebilir.

Gelişen teknoloji sayesinde günümüzde beyin tümörlerinin tanı ve tedavisi, eskiye göre daha düşük risk ve yüksek başarı ile yapılabilmektedir. 

Her beyin tümörünün aynı olmadığı, hepsinin tedavi gerektirmediğini ve çok riskli olmadığını aklınızda tutunuz ve doktorunuzdan ayrıntılı bilgi alana kadar olumsuz fikirlere kapılmayınız.

 

GLİAL TÜMÖRLER (ASTROSİTOMLAR)

Glial tümörler, beyindeki glial hücrelerden (astrosit) kaynaklanan geniş bir grup tümörü içerir. Beyin kaynaklı ikinci en sık görülen tümörlerdir.

Hemen her yaş ve bölgede görülmekle birlikte, 30-40 ve 60 üstü yaşlarda daha fazla karşılaşılır.

Baş ağrısı, nöbet (sara hastalarındaki bayılma, kasılma gibi), vücut bir yarısında uyuşma, güç kaybı, uyku hali, yavaşlama, davranış ve kişilik değişikliği, konuşma bozukluğu ile ortaya çıkabilirler.

Tanı için Manyetik Rezonans görüntüleme esastır.

Düşük ve Yüksek dereceli olarak kabaca ikiye ayrılabilirler. Son yıllardaki moleküler ve genetik araştırmalar, bu tümör tipinin hastadan hastaya farklı genetik özellikler içerdiğini ve hastaya özel tedavi yaklaşımları gerektirdiğini ortaya koymuştur.

Yüksek dereceli tümörler, daha hızlı büyüyen, erken müdahale edilmediği taktirde hayatı tehdit eden, tehlikeli tümörlerdir. Yüksek dereceli tümörlerde tekrarlama olasılığı yüksek olduğu için hastanın genel durumu ve tümörün boyut -yerleşimi uygunsa cerrahi sonrası radyoterapi (ışın tedavisi) ve kemoterapi (ilaç tedavisi) gerekmektedir. Cerrahi tedavide amaç hastanın klinik tablosunu bozmayacak şekilde maksimum tümör çıkartılmasıdır. Bunun başarıldığı hastalarda nüks oranı azalabilir ve nüks gelişme süresi artabilir.

Düşük dereceli tümörler uzun süre sessiz ve aynı boyutta kalabilir veya çok yavaş büyüyebilir. Bu tümörlerin çoğunluğunun yavaş da olsa büyümesi, beyinde kritik noktalara ilerlemesi, çok büyük boyutlara ulaşması ve kansere dönüşme olasılığının yüksek olması nedeniyle öncelikle cerrahi tedavi uygulanması gerekmektedir. Çok tehlikeli bölgede yerleşen, küçük tümörlerde daha nadiren biyopsi sonrası radyoterapi ve kemoterapi uygulanabilir.

Günümüzdeki İntraoperatif MR (ameliyat esnasında çekilebilen MR), nöronavigasyon (floresanlı ameliyat mikroskobu, ultrasonografi, gibi yüksek teknolojili cihazlar sayesinde bu tip tümörler eskiye oranla daha güvenli ve daha başarılı şekilde çıkartılmaktadır.

 

Ameliyat öncesi MR

Ameliyat sırasında MR ve ameliyat sonrası MR'da tümörün tamamen çıkartıldığı görülüyor.